Ereğli’de yayın yapan, Ereğli FM’nin deneyimli program sunucu İlknur Turt bu sayımızın konuğu oldu. Erdemir’de çalışırken yerel radyoların çalışma sistemini görme merakını giderdikten bir gün sonra sesinin radyo fonikliği fark edilerek kendini mikrofon ve dinleyici karşısında bulan arkadaşımız 27 yıldır Ereğli ve çevresinde dinleyicisiyle buluşuyor.
Yayın aralığında İlknur Turt bir çay içimi sürede yayıncılık serüveninin öyküsünü özetledi. Birkaç yudumluk sohbetimizi okurlarımızla paylaşıyorum.
Röportaj: Seyhan Dikay
Radyoculuğa başlama hikayeniz nasıl oldu?
1993 yılıydı, mevcut işimde çalışıyordum. Öğlen arasında iş arkadaşımla merak ettiğimiz için yeni açılan radyolardan birinin nasıl bir yer, neler yapıyorlar diyerek gittik. Görevli bayana ziyaret için geldiğimizi anlattık ama kendimizi deneme çekiminde bulduk. Bize herkesin ses rengine baktıklarını ve bu nedenle deneme kaydının bulunmasını istediklerini söylediler. Sonrasında çağrıldım ve kendimi akşamları iş çıkışı istek programı sunmada buldum. Bir süre iki işi bir arada sürdürdüm. Daha sonra Erdemir’deki işimden ayrılarak medya sektörüne geçiş yaptım.
Radyo dinleyicilerine çizgin bambaşka bir tat veriyor. Bu bağı nasıl kurdunuz?
Öncelikle işimi çok seviyorum. Kendimi dinleyenlerimin yerine koyuyor ve empati yapıyorum. Sağlık, eğitim, güncel ve faydalı bilgileri paylaşıyorum. Dinleyenlerimden gelen mesaj ve istekleri her zaman göz önüne bulunduruyorum.
Herkes Radyocu olabilir mi?
Olamaz. Öncelikle ses rengi dikkat çekici ya da düzgün olması, eğitilebilir bir sese sahip olmanız gerekiyor. Ses eğitilebilir tabii ki ama çok heyecanlı bir yapınızın da olmaması lazım. Eleştiriye ve yeniliklere açık olabilmek de şart.
Hiç unutamadığınız radyo programı anınız var mı?
Yeni yayın yaptığımız dönemlerde, 3 bayan arkadaş ortak yayın yapıyorduk. O sırada dinleyenlerimizden çiçek geldi radyoya. Kime geldiğini tartışırken mikrofona açık unutmuşuz. Tüm konuşmalarımız canlı yayında herkes tarafından dinlenmişti. Komikti halimiz. Çok gülmüştük kendimize.
Özel radyoların ilk kurulduğu günden beri radyo sektörüne hizmet ediyorsun. Peki günümüzle karşılaştırdığında, bize neler söylersin? Eski ile günümüz radyoculuğu arasındaki fark nedir?
En büyük fark teknolojinin çok iyi yerlerde olması. Tabii ki bu işimizi çok kolaylaştırıyor. 90’lı yıllarda internet olmadığı için Özel radyolar çok revajtaydı. Dinleyicimizle çok iyi bağ kuruyorduk. Bizi evlerindeki bir birey gibi görüyorlardı. El emeği göz nuru hediyeler gönderiyorlardı. Ben hala saklarım. Mesela Posta kutumuz vardı. Bir dönem programcı arkadaşlarla yarış yapardık. Hangimize daha çok mektup gelir diye. Tatlı rekabet vardı aramızda kıyasıya. İnternetin yayılması, insanların şarkılara, albümlere ulaşması kolaylaştıkça, bizim işimiz zorlaştı. Ama ses getiren ve iyi tanıtım yaptığınız programlar olursa takipçiniz her daim olur.